3 Şubat 2012 Cuma

CAN BOĞAZDAN ÇIKAR


Beslenme şeklimiz hasta ediyor. Bir klinikte yapılan ankette "İnsan niçin hasta olur?" sorusuna; insanların yüzde yetmiş üçü "Allah sevdiğine hastalık verir!" şıkkını işaretlemiştir. Birçok insan hastalığı kaderimizin ya da genetik yapımızın kalıtsal bir sonucu olarak kabul eder. Bu nedenle beslenme şeklimizin bizi hasta edebileceğini aklımıza getirmeyiz! Motorların farklı yakıtla çalıştığı gibi… Hastalıklarımızın büyük bir kısmının yediklerimiz ve içtiklerimizden kaynaklandığı bilimsel anlamda da ispat edilmiştir. Kişilerin mizaçlarına uygun beslenmemesi, hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda, farklı motorlarda farklı yakıtlar kullanıldığı gibi; insanların da birbirinden farklı mizaç ve yapılara sahip olduğu, alınan gıdayı hazmettirecek enzimin her bünyede aynı güçte ifraz edilmediği belirlenmiştir.
Kan grubunuza göre beslenin. Bugün tüm dünyada, bu yeni bilgiler ışığında yeni bir beslenme tarzı önerilmekte; kişilerin, kan gruplarına (mizaçlarına) uygun beslenmeleri halinde şişmanlık ve hastalık probleminden kurtulacakları savunulmaktadır. Geleneksel tıp daha da ileri giderek her insanın kendine özgü sindirim sistemi ve enzimleri olduğu bilgisinden hareketle, kişiye özel beslenme programları önermektedir. Bilinçli beslenip sağlıklı yaşayın Kendi bünyenize göre bilinçli beslenmenin yol ve yöntemlerini öğrenerek sağlıklı yaşayın.

ADINI SEN KOY


BİR KİTAP OKUYACAKSINIZ;
ŞAŞKINLIKLA, HÜZÜNLE, GURURLA, İSYANLA… VE ADINI SİZ KOYACAKSINIZ YAŞANANLARIN!

"Nilgül Doğan bu kitabında aslında bir ailenin yaşam öyküsünü, yaşanan mutlulukları ve çekilen çileleri anlatıyor.

Evlilik, terfiler, kurmaylık, generallik, meslekte yükseliş… Bunlar olurken çeşitli meslek çekişmeleri ve sürtüşmeler…

Sonra hapishane serüveni… Türk ordusunun 70 küsur yaşındaki bir komutanı, öteki silah arkadaşları gibi içeride çile çekerken, dışarıda onlar kadar sıkıntı çeken aile bireyleri…

Çetin Paşa'nın bağımsız adaylık serüveni ve bu olayda yaşananlar…

Tutuklu komutanlara karşı bazı silah arkadaşları, hem eski, hem de günümüzün bazı komutanları tarafından sergilenen vefasızlık, duyarsızlık ve umursamazlık…

Özellikle, olayların olduğu dönemdeki komutanlarının sergilediği ürkeklik ve kuzuların sessizliği!..

Ve tutukluların arkasında yılmayan, haksızlıklara ve hukuksuzluğa isyan eden eşleri, çocukları, kardeşleri, ana babaları.

Onlardan biri de duygularını ve yaşadıklarını bu kitaba döken Nilgül Doğan.

Ayrıca bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti'nin kimlerin elinde nerelere nasıl sürüklendiğinin kısacık bir özeti.

Bu kitaptan herkesin alacağı dersler var. Siviller, askerler, aileler ve özellikle onları ısrarla içeride tutan hâkim ve savcılar bu kitabı mutlaka okumalı…

Yani bu kitap bir yanıyla Çetin Doğan kitabı, öteki yanıyla ise bir ibret belgesi."

Emin Çölaşan

HAREM AĞASI


Harem....

Osmanlı padişahlarının evidir Harem. Devleti yönettikleri yerdir. Hanedan, bütün üyeleri ile birlikte uzun bir zaman bu sırlı dünyada yaşamıştır.

Topkapı Sarayı'nın surları içinde yer alması, dünyaya tamamen kapalı olması, hep bir çekim merkezi yapmıştır Harem'i.

Özellikle yabancılar, bilinmeze karşı duyulan ilginin yansıması olarak yazıp çizmişlerdir hakkında. Abartılı, dayanağı olmayan pek çok eser yayınlanmış, alakasız resimlerle temsil edilmiştir Harem. Üstelik içimizden de bu yönelimin etkisinde kalanlar çıkmıştır.

Elbette sırlar içindedir Harem. Bu sırların sürmesi de doğaldır. Çünkü öyle olması düşünülmüş, uygulanmıştır.

Dünyayı yöneten bir hanedanın haremi gizli olmalıydı. Sırlar içinde saklı kalmalıydı.

Bunu başarmıştır Osmanlı.

Harem Ağaları, Osmanlı Hareminin en önemli sakinlerindendirler. Onlar da Haremin sırlı havası içinde sırlara vakıf olarak gelip geçmişlerdir bu dünyadan.

Bu roman, tarihi gerçeklere tutunarak Habeşistan kökenli bir kara ağanın hayatı üzerine kurgulanmıştır. Zamanın tarihi akışı içinde, Harem hayatından bir kesiti anlatmaktır amacı...

1 Şubat 2012 Çarşamba

CEP KİTAPLARI






CEP KİTAPLARI:

- 6,90  TL
-7,90   TL
-9,90   TL
-12,90 TL

DÜNYA KLASİKLERİ





* ODA




 * BİLGİ










STEVE JOBS



"...Ama bu işi yapmak istememin tek sebebi şu: dünyanın Apple'la daha güzel bir yer olacağını düşünüyorum."
Steve Jobs, tekrar Apple'a dönmesi için yapılan teklifi değerlendirirken...
Çok satan Benjamin Franklin ve Albert Einstein biyografilerinin yazarı Walter Isaacson, Apple'ın kurucularından Steve Jobs'ın, kendisiyle tam işbirliği içinde yazılmış tek biyografisini sunuyor.
Jobs'la iki yıldan uzun süre boyunca yapılan kırktan fazla röportajın -ayrıca yüzden fazla akrabasıyla, arkadaşıyla, hasmıyla, rakibiyle ve iş arkadaşıyla yapılan görüşmelerin- temel alındığı bu kitap, kusursuzluk tutkusuyla ve azmiyle altı endüstride (kişisel bilgisayarlar, animasyon filmler, müzik, telefonlar, tablet bilgisayarlar ve dijital yayıncılık) çığır açmış yaratıcı bir girişimcinin inişli çıkışlı hayatını ve güçlü kişiliğini anlatıyor.
Dünyanın dört bir yanındaki toplumlar dijital çağ ekonomileri kurmaya çalışırken, Jobs yenilikçiliğin ve uygulanabilir hayal gücünün mutlak ikonu olarak öne çıkıyor. 21. yüzyılda değer yaratmanın en iyi yolunun yaratıcılığı teknolojiyle birleştirmek olduğunu biliyordu, bu yüzden hayal gücü atılımlarını takdire şayan mühendislik başarılarıyla birleştiren bir şirket yarattı.
Jobs bu kitabın yazılma sürecinde işbirliğinde bulunsa da, yazılanlar üstünde söz sahibi olmayı ve hatta kitabı yayınlanmadan önce okuma hakkını bile istemedi. Hiç sınır koymadı, tersine tanıdığı insanları dürüst konuşmaya teşvik etti. "Gurur duymadığım bir sürü şey yaptım, örneğin 23 yaşındayken kız arkadaşımı hamile bırakmam ve sonrasındaki tavrım bunlardan biri," dedi. "Ama öğrenilmesine izin veremeyeceğim kadar kötü sırlarım yok."
Jobs birlikte çalıştığı ve rakip olduğu insanlar hakkında içtenlikle ve bazen zalimce konuşuyor. Arkadaşları, düşmanları ve iş arkadaşları da aynı şekilde davranarak, onun iş hayatına yaklaşımını biçimlendiren tutkularından, takıntılarından, mükemmeliyetçiliğinden, sanatçılığından, huysuzluğundan, kontrol saplantısından ve sonuçta ortaya çıkan yaratıcı ürünlerden dobraca bahsediyorlar.
Jobs çevresindeki insanları çileden çıkarabiliyor ve umutsuzluğa sürükleyebiliyordu. Ama kişiliği ve ürünleri birbiriyle bağlantılıydı; tıpkı Apple'ın donanımlarıyla yazılımlarının genellikle olduğu gibi, entegre bir sistemin parçalarıydı. Onun öyküsü yaratıcılıkla, karakterle, liderlikle ve değerlerle ilgili, hem eğitici hem de uyarıcı bir öykü.
Yazımı geçtiğimiz haftalarda sona eren ve Steve Jobs'un katılımıyla hazırlanmış ilk ve tek biyografi olacak kitap içerecek kitap tüm dünyayla aynı hafta Türkçe olarak Domingo Yayınevi tarafından yayımlanıyor.
"Çocukken beşeri bilimlere meraklıydım, ama elektroniği severdim," dedi. "Sonra kahramanlarımdan birinin, Polaroid'den Edwin Land'in beşeri bilimlerle diğer bilimlerin kavşağında durabilen insanların önemiyle ilgili sözünü okuyunca bunu yapmak istediğime karar verdim."

HAÇLI İRTİCANIN ÇOCUKLARI AK FAŞİZM


Amerikan neo-conlarının kurguladığı Türkiye'nin inşaası sürüyor. Siyasetin aşağılık hareketler dizisi haline dönüştüğü ortamda; öte yandan Türkiye etnik boğuşmalara hazırlanıyor. Amerikan ve İsrail emperyalist siyaseti tarafından nüfuz altına alınmış olunan Irak'taki, Suriye'deki, Türkiye'deki Kürt hareketi özerk bir yapılanmayla kuklalaştırılmış devlet projesiyle, birleştirilmeye çalışılıyor.

Aydınları, Ergenekon operasyonuyla Silivri'ye hapsedilmiş Türkiye, geleceğini prangalarla bağlıyor. Yaşamda ve siyasette bağımsızlık duruşu törpülenerek hiçleştirilmiş ve kaynakları sömürgeleştirilmiş, halkı aydınsız bırakılarak, dizilerle uyuşturulan Türkiye, emperyalizm için en elverişli konumda dizginlenmiştir. Birileri yeniden "Birinci Meclis"i gündeme getirip, çıkarlarına alet edebiliyorsa; o zaman gerçekten "Birinci Meclis" koşullarını gündeme getirip, harekete geçmenin zamanı gelmiş demektir!
Fethullahçı istihbaratın çeşitli komplolarla, Türk aydını olan hapsedilen insanlarla; karanlık odakların "tetikçisi", "itirafçısı", "kalemşörü", "kuryesi" olanların ayrıştırılabilmesi için Türk Devleti'nin dibe vurması mı gerekmektedir? Hâlâ, korkusuz Cumhuriyet Savcısı varsa, hâlâ o görkemli Türk Bayrağı dalgalanıyorsa ve tek başına bağımsız araştırmacı yazar olarak dile getirdiklerimi "suç duyurusu" olarak kabul edip, işlem yapacak merciiler varsa, Ne Mutlu Türküm Diyene..!
Savaşmayanların, savaşanları yönetme beceriksizliği körelmedikçe, Türk ulusuna kalım hakkı yok! Ufkun ötesini gören yolculara açık çağrıdır bu kanla yazılan kitap, yolumuz açık olsun!
- Emperyalizmin Taşeronu AKP Diktatoryasının: "Cemaat Ordusu"
- TSK'ya Büyük Komplo: Halk Ordusundan Taşeron Orduya
- Liberal Muhafazakâr Sentez Buyurdu: Kemalist Değil, Faşist Olacaksınız!
- Graham Fuller Görev Dağıtıyor
- Referandumunuz Hayırlı Olsun! Heybeliada'ya Göndereceğiniz Çocuğunuz Var Mı?
- BND, Deniz Feneri ve AKP
- Oslo'dan Lider Çıkarmak: MİT – AKP – PKK Üçgeninde Eriyen Türk Ulusu
- Türkiye'de Ayaklanma Koşulları Oluşturulurken!
- İkinci El AKP ve Misyonerleri
- MİT Yoksa İstihbarat Peşmerge'den Sağlanır!
- Hâlâ Anla(ya)mayanlar İçin: 'Köstebek' Emniyette

DUYGULARIN RENGİ


Renkler Farklı Olsa Da Duygular Hep Aynıdır
Farklı Renkteki Ellerin Birleştiği Bu Romanda Yer Alan Kadınları Unutamayacaksınız

Kaybolmuş ve adaletsiz bir dünya... Mississippi, Jackson; 1962. Siyah kadınlara, beyaz çocukların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda güvenilmeyen bir dönem.
Skeeter, Aibleen ve Minny… Kimse arkadaş olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikâyeleri oldu.
On yedinci beyaz çocuğunu büyüten ve kendi oğlunun trajik ölümünün neden olduğu yaraları iyileştirmeye çalışan Aibleen, aşçılıktaki başarısı da en az dilinin sivriliği kadar dillerden düşmeyen Minny ve üniversiteden dönüp onu büyüten biricik hizmetçisinin neden evlerinden ayrıldığını anlamaya çalışan Bayan Skeeter. Duyguların Rengi, acıların, acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak evrensel hikâyesidir.

"Her okurun seçmesi gereken bir kitap…Yılın kurgu şampiyonu. Duyguların Rengi'nin bir konusu var. Gerçek ve önemli bir konusu..."
Huffington Post

"Mutlaka okunmalı.Tek kelimeyle muhteşem."
Observer

"Yazarın bu kitabı muhteşem. Baş döndüren kurgusu, dokunaklı yan hikâyeleri, oldukça eğlenceli anekdotlarıyla sizi büyüleyecek. Bittiğinde üzüleceksiniz."
Psychologies

"İz bırakan, şok eden, cesur ve olağanüstü bir hikâye."
Easy Living

"Stockett, sözcüklerin efendisi. Her açıdan muhteşem bir kitap."
Jackson Free Press

"Dokunaklı, eğlenceli ve aynı zamanda yüz kızartan bir roman. Şiddetle tavsiye ediyorum."
Daily Mail

CEHENNEM BENİM


... Yalnızlığın ortasında, düşüncelerine uzak bir insanla paylaşabileceği bir yanın keşfi son derece ilginç olacaktı. Celâleddin'i düşündü bir an. Bunca kalabalıklar içinde yalnız bir insan. Başını iki yana sallayıp gülümseyerek;
"Galiba birbirimize benziyoruz," dedi Jean Paul.
...

Tasavvufun dünyayı terk etmek isteyen cezbeli düşüncesiyle, varoluşçuluğun dünyaya terk edilmiş, bulantılı düşünceleri farklı bir üslupla bizi kendine çekiyor. Girdaba kapıldığınızı hissediyorsunuz. Okyanus çukuru kadar derince kesif bir yalnızlık... Dağ doruğu kadar yüksek fakat kimsesiz bir düzey... Bambaşka inançların emzirdiği, farklı yüzyılların büyüttüğü iki beynin gizemli kıvrımlarında saf düşüncenin raksı...
Çelişkilerden ve yalnızlıklarından başka ortak yanları bulunmayan iki insanlık devi buluşuyor bu kitapta.
Yazar, felsefenin tasavvufun, psikolojinin inişli ve çıkışlı labirentlerinde cümleleri yeniden biçimlendiriyor. Kitabı okurken bazen bir Mevlâna Celâleddin'in bazen de bir Jean Paul Sartre'ın içinizdeki cehennemle yüzleşme imkânı bulacak ve şaşıracaksınız...
(Arka Kapak)