
İran zengindi. Bolluğu ve coğrafi konumu nedeniyle Büyük
İskender'den, Arap komşularından batıya kadar, Türk ve Moğol fatihlerden gelen
saldırılara davet çıkarıyor, sık sık yabancı hakimiyetine maruz kalıyordu. Yine
de Pers dili ve kültürü bu saldırılar karşısında direniyordu; istilacılar bu
güçlü kültür içinde asimile oluyor ve bir bakıma kendileri de İranlılaşıyordu.
Yirminci yüzyılda İran yeni bir evreye girdi. Şah Rıza,
ülkeyi modernleştirmeye ve batılılaştırmaya karar verdi, ancak bu esnada
servetin yeni bir kaynağı keşfedildi: petrol. Ve petrolle beraber başka bir
istila geldi: Batı, özellikle Büyük Britanya, İran ekonomisi üzerinde güçlü
nüfuz sahibi oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler, Sovyetler ve
Amerikalılar Şah Rıza'dan Almanlara karşı kendileriyle ittifak yapmasını
istediler. Fakat Alman sempatizanı olan Şah Rıza, İran'ın tarafsız bölge
olduğunu ilan etti. Böylece Müttefikler İran'ı istila ve işgal etti. Şah Rıza
sürgüne gönderildi ve yerine sadece Şah olarak bilinen oğlu Muhammed Rıza
Pehlevi geçti.
1951 yılında İran Başbakanı olan Muhammed Musaddık, petrol
sanayiini ulusallaştırdı. Büyük Britanya, misilleme olarak İran'dan petrol
ihracının tamamına yönelik ambargo düzenledi. 1953 yılında CIA, İngiliz
istihbaratının yardımıyla Muhammed Musaddık'a karşı bir darbe örgütledi.
Mussaddık devrildi ve daha önce ülkeden kaçmış olan Şah yeniden iktidar oldu.
Şah, İslam devriminden kurtulmak için İran'dan kaçtığı 1979 yılına kadar tahtta
kaldı.
O zamandan beri, bu eski ve büyük uygarlık çoğunlukla
fundamentalizm, fanatizm ve terörizm ile birlikte tartışıldı. Hayatının
yarısından fazlasını İran'da geçirmiş bir İranlı olarak biliyorum ki bu imaj
gerçeklikten çok uzaktır. İşte bu nedenle "Persepolis"i yazmak benim
için bu denli önemliydi. Bütün bir ulusun birkaç köktencinin günahlarıyla
yargılanmaması gerektiğine inanıyorum. Aynı zamanda özgürlüğü savunurken
hayatlarını cezaevinde yitiren, Irak'a karşı savaşta ölen, farklı baskıcı
rejimler altında acı çeken ya da ailelerini terk etmek ve memleketlerinden
kaçmak zorunda kalmış İranlıların da unutulmasını istemiyorum.
İnsan bağışlayabilir ama asla unutmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder