30 Ocak 2012 Pazartesi

ALLAH'IN VARLIĞINA BELGELER


Dini inançlar sanıldığı gibi sadece dini olmakla kalmaz, insanların dünya hayatındaki genel davranışlarını da belirler ve yönlendirir.
Bu gerçekten hareketle, dini inaçların özelliklerinin çok büyük önem taşıdığını görmekteyiz.
Müslümanlar olarak inançlarımızı gözden geçirmek, yanlışlarını düzeltmek, doğrularını yaymak ve geliştirmek öncelikli görevlerimizden biridir.
Bu kitap, özellikle gençlerimizin ve halkımızın, İslam'ın inanç esaslarını doğru ve kolayca öğrenme ihtiyaçları gözönüne alınarak hazırlanmıştır.
Kur'an-ı Kerim, biz insanların akıl, mantık ve vicdanlarına hitap etmektedir.
Biz de aynı yönteme uyarak İslam'ın iman esaslarını açıklarken, gençlerimizin, halkımızın saf akıl mantık ve vicdanlarına seslenmeyi amaçladık..."

SAFTİRİK VAMPİRİN GÜNLÜĞÜ - ezik prens


On beş yaşında vampire dönüştürülen Nigel Mullet sonsuza dek bu yaşta kalacak ve hep ergenlik sorunlarıyla baş etmek zorunda olacaktır.

Günlük tutmaya devam eden Nigel yeni döneme okulun en popüler öğrencilerinden biri olarak başlar. Ayrıca seksen yıllık yalnızlıktan sonra nihayet bir kız arkadaşı vardır. Ancak hayatı okula yeni öğrenci Jason'ın gelmesiyle bir kez daha altüst olur.

Jason onun kız arkadaşını elinden alınca, Nigel intikam yemini eder. Ama Jason hakkında daha çok şey öğrendikçe, kafası karışır. Bu gizemli sınıf arkadaşı gerçekte kimdir? Nigel biricik ölümsüz aşkını nasıl geri kazanacaktır?

29 Ocak 2012 Pazar

YERYÜZÜ GÜNCESİ


"Kelimelerle kendimi çok daha rahat ifade edebildiğimi fark ettiğim andan itibaren, yazmak en az tırmanmak kadar doğal bir eylem oldu benim için. Nasıl tırmandıkça, gezdikçe, okudukça öğreniyorsam; aynı şekilde yazarken de öğrenebildiğimi gördüm ki 'öğrenmek', benim en büyük mutluluklarımdan biridir."

Nasuh Mahruki'nin kaleminden çıkmış; zirvelere, coğrafyalara, kültürlere, insana ve yaşama dair yazılar... Kendi objektifinden fotoğraflar ve okuyucunun içten mektupları.

"Yeryüzü Güncesi" Nasuh Mahruki'den kendine ve dünyaya doğru keyifli bir yolculuk.

KARTLAR


TAROT KARTI

Ahşap kutu içeriğinde geleneksel Tarot'un 78 kartı ve bu kartları yorumlamakta yardımcı olacak Tarot Kitabı mevcuttur.

"Tarot kartları hayattaki derslerin manevi anlamlarını gösterir. Kartlar ayrıca, psikolojik karakterin, maneviyat ya da ruhumuzun farklı kısımlarının tasvirleridir. Geçmişi ve geleceği, hiçbirimiz değiştiremeyiz. Fakat kartlara verdiğimiz enerji sayesinde, danıştığımız sorulara alacağımız cevaplarla merak ettiklerimizi yanıtlayabilir ve yönümüzü çizebiliriz. Anlattığımız bilgilerle kartların söylediklerini yorumlamaya çalışın. Sezgilerinizi de katmayı unutmayın."


FİIYAT .25.00 TL



TAROT KARTI

Tarot büyülü bir anahtara benzer. Bu anahtar, iç dünyanızın kapılarını aralar ve nerede durduğunuza, nereye koştuğunuza ve ne ile karşılaşacağınaz ilişkin ipuçları sunar. Tarot bilinçaltınızdaki bilinmeyeni yüzeye çıkartarak iç dünyanızı görünür kılmaktadır.


FİYAT : 28.00 TL


ÇİNGENE TAROTU

Tarot üzerine yazılmış pek çok kitap vardır, ancak çoğu öylesine karmaşık ve karanlıktır ki, tarot falı bakmayı öğrenmek isteyen hemen herkesin cesareti kırılır. Çingene Tarotu bu gerçek göz önünde bulundurularak son derece yalın bir dille yazılmış, tarot hakkında okumayı ve tarot falının nasıl açılacağını öğrenmeyi bir eğlenceye dönüştüren, sevimli bir kitap.
Çingene Tarotu geleneksel tarot formunu izler, en çok bilinen ve kullanılan tarot destesi olan Rider-Waite destesinin yorum ve ilkelerinden ayrılmaz. Ayrıca tarot falı geleneğini yüzlerce yıldır sürdüren ve tarotun geçmişin karanlıklarında kaybolup gitmesine izin vermeyen Çingenelerin form ve simgelerini de fala katarak, her bir kartın yorumunu genişletir. Tarotu bilenler fala bu yeni ve farklı yaklaşımdan hoşlanacaklar, kendilerini yenileyip bilgilerini tazeleyecekler ve farklı bir içgörü kazanacaklar; yeni öğrenenler de bu destenin kullanım ve yorumlama kolaylığının cazibesine kapılacaklar. Kitabın içinde geleneksel tarot kartı yorumlarına ek olarak, her kart için yeni, Çingene bilgeliğini ve maneviyatını temel alan farklı bir yorum daha vardır. Ayrıca yazar her kart için falı baktıranla ilişkilendirilebilecek pek çok farklı soru belirlemiş, bunların nasıl sorulacağını, yanıtların falı ne yöne sevk edeceğini göstermiştir.
Kitapta Çingeneler hakkında tarihi bilgiler bulabilir, bilgelik asasını nasıl pek çok yüzyıl boyunca ülkeden ülkeye gezerek taşıdıklarını öğrenebilir, dağarcığınıza birkaç Çingenece sözcük katabilirsiniz.


FİYAT :35.00 TL



MELEK KARTLARI

Seçilen olmak ister çoğu kişi, gülümserim bunu duyduğumda.

Derim ki; "Seçilen olmak istiyorsan önce sen kendini seçmelisin. Sen kendini seçtiğinde seçilensin"

Hangi Esma-ül Hüsna'da bulacaksın kendini?

Yıllarca hep yüzüncü adın peşinden koştum. Şimdi artık biliyorum. Yüzüncü adın ne olduğunu.

Siz de deneyimledikçe bu isimlerin enerjisini fark edeceksiniz. Mucizenin, aradığımız şeyin içimizde olduğunu.

Yüzüncü ismi merak ediyorsanız hayata geçirin Esma-ül Hüsna'ların bilgeliğini. Siz tamamlayan olun.

Hayr olsun, hayır yoluna.

Bir hata ettiysem Allah'ım.


FİYAT : 55.00 TL


MELEKLERLE YAŞAMAK MELEK KARTLARI

MELEKLERİNİZDEN CEVAP ALMANIN EN KOLAY YOLU!

Meleklerle Yaşamak - Melek Kartları;
Meleklerinizin rehberliğini almak,
Işığın, sevginin yolunda ilerlemek,
Doğru yolda olduğunuzu bilmek,
Ya da sadece yüreğinizdeki sorulara cevap bulmak için elinizde.

Meleklerle ilgili hiçbir şey bilmeseniz de, bu kartlar size aradığınız rehberliği ve meleklerin eşsiz enerjisini getirmek için varlar.

Üstelik 96 sayfalık rehber kitapçık, melek kartlarıyla daha kolay çalışmanızı sağlayacak.
Işık olsun!


FİYAT: 33.00 TL






28 Ocak 2012 Cumartesi

ANA SAYFA




          OKUL - OFİS ARAÇ GEREÇLERİNİN TÜMÜNÜ BULABİLECEĞİNİZ KIRTASİYEMİZLE HİZMETİNİZDEYİZ.                                         
                                       

YERLİ YA DA YABANCI GAZETELERİN BİR ÇOĞUNU BULABİLECEĞİNİZ GAZETE STANDIMIZ YEDİ GÜN BOYUNCA HİZMETİNİZDEDİR









ZENGİN SEÇENEKLERİ VE SİPARİŞ İMKANI İLE PUZZLE ÇEŞİTLERİ  TEK AĞAÇ KİTABEVİ'NDE










ÇOK  YAKINDA TEK AĞAÇ KİTABEVİ'NDE










27 Ocak 2012 Cuma

SUÇ II



Bir köpek bir anahtar yutuyor ve ardından kanlı bir mafya hesaplaşması geliyor...
Bir lise öğrencisi İlluminati adına neredeyse ölümüne işkence görüyor...
Bir kasaba bandosunda çalan dokuz mazbut adam bir genç kızın hayatını karartıyor ama hiçbir ceza almıyor...
Bir adamın çantasından 18 cinayetin fotoğrafı çıkıyor, karakolu elini kolunu sallayarak terk ediyor...

Ferdinand von Schirach'ın geçen yıl NTV Yayınları'ndan çıkan SUÇ adlı kitabı bütün dünyada ses getirdi. Şimdi de önümüzde yazarın yeni hikâyelerinden oluşan bir kitap var: SUÇ 2
Ferdinand von Schirach, ceza davalarını etkileyici hikâyelere dönüştürüyor; kendine özgü sade diliyle çarpıcı bir yoğunluğa ulaşıyor. Yavaş ama kendinden emin, "iyi" ile "kötü"yü, "suç" ile "suçsuzluğu" ve her birimizin ahlaki sorumluluğunu sorguluyor.

Ferdinand von Schirach 1964 Münih doğumlu, 1994 yılından beri Berlin'de avukatlık yapıyor. Müvekkilleri arasında Politbüro üyesi ve Almanya Federal Haber Alma Servisi ajanı da var, büyük işadamları, ünlüler, sıradan insanlar, Türk göçmenler ve yeraltı dünyasının mensupları da...

KURTLAR HANEDANI


"Sabah Cromwell'i zindana atın... Akşam geri geldiğinizde onu kadife bir yastığın üzerinde tarlakuşu yerken ve tüm gardiyanları kendisine borçlandırmış olarak bulursunuz."

1520'ler İngiltere'si bir felaketin eşiğinde. Kral, erkek bir varis bırakamadan ölürse, ülke bir içsavaşla yerle bir olabilir. VIII. Henry, yirmi yıllık evliliğinin iptal edilmesini ve Anne Boleyn'le evlenmeyi istiyor. Fakat Papa ve Avrupa'nın büyük bir kısmı ona karşı. Huysuz Kral'ın özgürlük arayışı, zeki ve yetenekli danışmanı, Thomas Wolsey'nin sonunu getiriyor ve geriye iktidar boşluğuyla bir kördüğüm kalıyor.

İşte bu içinden çıkılmaz durum da kahramanımız Thomas Cromwell'in yükselişini başlatıyor. Zalim bir demircinin oğlu, bir siyaset dehası, rüşvetçi, kabadayı ve adeta bir sihirbaz kadar büyüleyici olan Thomas Cromwell, gücün peşindeki yolculuğunda katı bir toplumun kurallarını yıkıyor ve daha da fazlasını yıkmaya hazırlanıyor. Bununla da kalmayıp meclise, politik düzene ve Papa'ya kafa tutarak İngiltere'yi kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmeye hazırlanıyor.

Yaşayan en iyi romancılardan birinin kaleme aldığı Kurtlar Hanedanı, psikolojiyle politikanın kesişim yolculuğunu keşfe çıkan, gerçek bir İngiliz romanı. Devam romanı ise 2012'de...

NAPOLYON'UN BASURU


"Bu kitap minik olayları yazar, büyük etkiler yaratan minik olayları. Bazıları dünyayı değiştirdi, kimileri bireylerin yaşamını, dünyaya katkılarını. Öyleleri var ki, işler birazcık farklı gelişseydi, dünya bambaşka bir yer olurdu."

Tıpkı Napolyon'un basurundan dolayı artan ağrıları yüzünden, her zaman olduğu gibi atıyla savaş alanını denetleyememesi, açık emirler verememesi ve çatışmaların kararlaştırdığından beş saat sonra ancak başlayabilmesi gibi... Napolyon her zamanki Napolyon olsaydı, sonuç yine aynı mı olacaktı?

Phil Mason'ın bu kitabıyla, okulda öğrendiğimiz tarihe alternatif, yeni ve eğlenceli bir tarihteki anlar koleksiyonuna sahip olabiliriz:

"Adolf Hitler, aslında bir Schicklgruber olacakken, kaderin bir cilvesi ile Hitler soyadını aldı... Eğer hemşiresi Almanca bilseydi, biz de Einstein'ın ölmeden önceki sözlerini bilebilirdik... Elisha Gray ismini kimse bilmez oysa Graham Bell yerine telefonun mucidi olarak, bugün o tanınabilirdi... Eroin, 1897de öksürük ilacı olarak patent almıştır, Aspirin'le kıyaslanmaması için epey zaman geçmesi gerekti... Atlantalı bir gazete muhabiri ayak bileğini kırıp işinden ayrılmak zorunda kalınca, evde zaman geçirmek için Rüzgâr Gibi Geçti'yi yazdı..."

Belki de talihin tarih üzerindeki etkisi, bildiğimizden de fazladır?

TÜM ÇAĞLARIN GİZLİ ÖĞRETİSİ


Elinizdeki kitap, basıldığı tarih 1928 yılından itibaren ezoterik bir klasik olmuştur. Yirminci asrın bir benzerine tanık olmadığı bu eser, bütün çağların ezoterik, okült sırlarını, kadim ritüellerini ve sembolizmini büyük bir ustalıkla anlatan ansiklopedik bir şaheserdir. Mitolojiyi, din ve felsefeyi nadir eserlerden alınmış şekil ve renkli resimlerle zenginleştirerek ayrıntılarıyla açıklayan bu kitap, bütün gizemcilerin kütüphanesinde baş köşeye oturacaktır.

Gizli bilim öğrencileri bu eserle yıllarca ellerinden düşürmeyecekleri bir başvuru kitabına, batı ezoterizmînin hemen her alanında bu öğretileri bizzat hayatına uygulamış olan bir ustanın kaleminden sağlam, ayrıntılı ve güvenilir bilgilere kavuşacaktır.

FAİLİ MEŞHUR 3 suikast 3 gazeteci


1 Şubat 1979... 12 Eylül 1980 darbesine sürüklendiğimiz günlerde, "barış ve demokrasi" savunucusu bir gazeteci, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi öldürüldü.
 
4 Ocak 1993'te Uğur Mumcu'yu katlettiler.

Geldik 2007 yılına... 19 Ocak'ta AGOS'un önünde yatıyordu Hrant Dink.

Altmış yılda 60'dan fazla aydın cinayeti... Devlet söz verdi, "namus borcumuz, katiller bulunacak diye. Hepsi unutuldu.

Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink... Hiçbiri unutulmadı.

İnsanlığa, dürüstlüğe, demokratlığa, barışa ve her şeyin ötesinde gazeteciliğe adanmış yaşamları, gelecek kuşaklara aktarmak üzere başlattığımız kitap ve belgesel filmden oluşan bu çalışmanın 60 yıllık siyasal cinayetler tarihinin aydınlatılması yolunda küçük bir adım oluşturacağına inanıyoruz.

Çalışma arkadaşları, eşleri, çocukları, siyasetçiler anlatıyor...

Süleyman Demirel, Bedri Koraman, Sami Kohen, Hasan Pulur, Halit Kıvanç, Zeynep Oral, Doğan Heper, Tufan Türenç, Uğur Mumcu, Nükhet İpekçi İzet, Ali Sirmen, Işık Kansu, Orhan Erinç, Cüneyt Arcayürek, Ceyhan Mumcu, Güldal Mumcu, Özgür Mumcu, Özge Mumcu, Etyen Mahçupyan, Rober Koptaş, Karin Karakaşlı, Tuba Çandar, Fethiye Çetin, Sarkis Seropyan.

BENİ BENİMLE ALDATIR MISIN?


"Kadınlar Sağdan Erkekler Soldan" kitabıyla büyük sükse yapan yazar Aşkım Kapışmak, yine büyük yankı uyandıracak bir çalışmayla karşınızda. Son zamanların en çok gündeme gelen aldatma ve aldatılma konusu onun kaleminden daha başka boyutlara ulaşıyor. Bu eserle hem çağımızın hastalığını, hem de erkek ve kadın olarak kendimizi öğrenmiş, tanımış, yüzleşmiş olacağız. Beni Benimle Aldatır mısın, bu olaya maruz kalanların çözüm arayışlarına da yer veriyor.
Aldatma, bir anda olabilen bir süreç değildir. Aldatan erkeklerin beyinleri aldatma programına sahiptir. Yani ergenlikten, ilk ilişki döneminden karşı cinse cinsel obje olarak bakar ve ilişkisi devam ederken kendisine "güzel bir kız görsem onunla olabilirim" inancını yerleştirir. Bu inançla yetişen ve evlenen erkeklerin hepsi beyinlerindeki aldatma programlarını çalıştırır. Neden erkeklerin zihinsel imajlarında başka kadınlar rol alıyor? Bunun cevabı da, cinsel özelliklerini ön plana çıkaran kadın sayısının artmasıdır. Erkeklerin bir kadında ilk fark ettiği şey cinselliktir.
Kadının aldatmasına gelince, kadın duygusal varlıktır ve paylaşım ister. Bu konuda kendini eğitemeyen erkek ırkı şimdiki yüzyılda duygusal zekâ fakiri oldu. Yani kadının duygusal ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Kadınlar erkekler gibi görsel değil dokunsal orgazm olurlar. Evlilikte bir süre sonra erkek dokunmayı bırakır bu iletişim ve paylaşmayı azaltır.
Kadınlar genelde aşk için, erkekler ise seks için aldatır.

SİLAHLARI GÖMMEK


Şeyh Said'den Seyyid Riza'ya, devlete isyan eden ve ayaklanan Kürtlerin kaderi birbirine benzedi.
Zamansız ve hazırlıksız başlayan, hatta provoke edilen isyanlar yenilgiye uğradı ve isyancıların lider kadrosu, darağaçlarında can verdi.
Kürt tarihinde başarısız kalmış isyanlardan sonra başlayan sessizlik dönemi, 1980li yıllara kadar sürdü; 1984'te PKK'nin öncülüğünde yapılan Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla yeniden başlayan isyan hareketi uzun sürmüş bu sessizlik dönemini sona erdirdi.
Şimdi, tarihi bir yol ayrımında, tarihi bir kavşaktayız. Bazılarının, terör ve terörizm olarak gördüğü, bazılarının ise son isyan diye tanımladığı, ama adı ne olursa olsun, Kürt sorunu dediğimiz sorunun merkezinde yer alan bir silahlı hareket, yola nasıl devam edecek?
(...)
Kürt sorununda şiddetle belirlenen tarihin sonu yaşanıyor. İçinde bulunduğumuz dönem, silahların gücünü müzakere masasında pazarlık etmenin zamanı değildir. Silahları gömmenin zamanıdır...

22 Ocak 2012 Pazar

DOĞU SARAYI


Doğu Sarayı, yazarın Yedi Kapılı Kırk Oda, Cenk Hikâyeleri, Lal Masallar adlı kitaplarından ikişer hikâyeyi bir araya getiren özel bir seçkidir. Yazarın doğuya açılan kapısından bakmak isteyenler için...

RÜYA SOKAĞI 31


Lisa Jewell'ın alametifarikası olan sıcaklık ve mizahla dopdolu, hayat güzelleştiren bir masal.

ASLINDA AŞK ÇOK YAKINDA…

Yıllarca aynı sokakta yaşadılar. Tanışmadılar. Kadın, her fırsatta adamın sıradışı evini gözledi. Kapıdan çıkan tuhaf kiracıları izledi. Bazen, bir şeylerin başlaması için küçücük başka bir şey gerekir ya... Sonunda karşılaştılar. Birbirlerine ihtiyaçları vardı. Kırık kalplerin üzerine saçılan aşk kıvılcımları, pek yakında ikamet eden ateş ve barutu harekete geçirmişti.
Ve hayat, daha o an güzelleşti.

KARAKAN


Arkadaşına yaptığı bir iyilik, Anita Blake'i üstat vampir Jean-Claude'un hükümdarlığını tehdit eden büyük bir skandalın ortasına atacak ve onu, antik bir vampir kraliçesinin yükseliş planında bir piyon haline getirecekti.

Kurtadam Jason Schuyler'ın Anita Blake'e ihtiyacı vardı; bir vampir avcısı, federal ajan veya nekromansır olarak değil, bir dost olarak. Jason, ölüm döşeğindeki babasına veda etmek ve sadece birkaç günlüğüne bile olsa güzel bir kadınla sıradan bir ilişki yaşayan, sıradan bir adam gibi görünmek istiyordu. Küçük bir kasabada gerçek kimliklerini saklamak ne kadar zor olabilirdi ki?

Anita Blake artık yeterince deneyim kazanmış olmalıydı.
Bütün vampirlerin kraliçesi Marmee Noir, bir hamle yapmak için bu haftasonunu seçecekti. Her nasılsa, Anita'yla Jean-Claude'u birleştiren bağlantıyı keserek Jean-Claude'un olanları hissetmesini engelleyecekti. Uyurken bile tehlikeli olan ve bin yıldır Avrupa'nın ücra bir köşesinde karanlığa gömülü kalan Marmee Noir, güç kazanmak için kalkmıştı. Anita'ya daha önce de saldırmıştı ama asla şimdiki gibi hissetmemişti. Marmee Noir, Anita'da düşmanlarını titretmesini sağlayacak bir şeyin varlığının farkına varacaktı…


"Vampir avcısı Anita Blake on altı roman boyunca hiç yavaşlamadı." St. Louis Post-Dispatch
"Lezzetli detaylar." Darque Reviews
"Dumanı tütüyor." Midwest Book Review

ÖTEKİ TARİH - I


Osmanlı İmparatorluğu son 150 yılında bir çözülme sürecine girmişti. Bitmez tükenmez savaşlar, yenilgiler ve büyük insan kayıpları devletin devamı konusunda derin endişeler yaratmıştı. İmparatorluğu yıkılmasını önlemek için yapılan her girişim başarısızlıkla sonuçlanırken, iktidarı elinde tutan kadrolar, olan bitenden emperyalist güçleri ve onlarla işbirliği yapan azınlıkları sorumlu tutmak eğilimindeydi. Ama kaçınılmaz son geldi ve Osmanlı İmparatorluğu tarihe gömüldü. Cumhuriyet'in kurucularının neredeyse tamamı, Mustafa Kemal dahil olmak üzere, bu hezimetlerle dolu tarihin mimarı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin üyeleriydi. Daha sonra iktidara gelenler de onların ideolojik akrabalarıydı. Bu kadrolar 1923'ü bir sıfır noktası olarak gördüler, küllerinden doğan Zümrüd-ü Anka kuşu gibi bir 'Türk ulusu' ve 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' imal etmeye soyundular. Bu iş için de tarihi ve tarihçileri kullandılar. Önce Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı olmadığımızı öğrettiler bize. Sonra Harf Devrimi, Kıyafet Devrimi, Türk Tarih Tezi, Güneş Dil Teorisi gibi icatlarla, bu kopuşu kesinleştirmeye çalıştılar. Bu amaçla bazı olaylar atlandı, bazıları küçümsendi ve çarpıtıldı. Bazı parçalar ise elden geçirildi, cilalandı ve öne çıkarıldı. Böylece ne Birinci Dünya Savaşı'na girişimiz, ne bunun ardından sökün eden Sarıkamış Faciası, ne Çanakkale Savaşı, ne 1915-1917 Ermeni Kırımı, ne Kafkaslar, Filistin ve Irak'ta yaşanan hezimetler, ne 'Arap İsyanı', ne Çerkez Ethem meselesi, ne Kürt isyanları, ne İstiklal Mahkemeleri, ne 150'likler üzerine konuştuk. Konuşmak isteyenler, kendisine öğretilenleri sorgulamak isteyenler yıldırıldı, susturuldu. Bu durum yakın döneme kadar kesintisiz sürdü. 1980'lerden itibaren küreselleşme ve bilgi teknolojilerinde yaşanan devrimler sayesinde, bilgi daha demokratik biçimde dağılmaya başladı. Türkiye de bu demokratikleşmeden payını aldı ve kendisine öğretilen tarihi de sorgulama ihtiyacı duydu. İşte bu kitap, Abdülmecid'le başlayıp İttihat ve Terakki'nin sonuna kadarki dönemin 'öteki tarihi'ne bakmaya çalışıyor. Yeni Osmanlılar aslında neyi kurtarmaya çalışıyordu, Abdülaziz nasıl öldü, Kıbrıs'ı nasıl kaybettik, Hamidiye Alayları'nın amacı neydi, 31 Mart Olayı'nı kim örgütledi, Abdülhamid nasıl halledildi, Babıali Baskını neyin miladıydı, Birinci Dünya Savaşı'na neden girdik, Sarıkamış Faciası'nda kaç evladımızı yitirdik, Ermenilerin tehcirine nasıl karar verildi, Cemal Paşa Arap milliyetçiliğini nasıl kışkırttı, Şerif Hüseyin'in İsyanı'nın arkasında kimler vardı gibi sorulara bugüne dek bize öğretilenlerden farklı cevaplar veriyor.

TARİH ÜZERİNE SÖYLEŞİLER


Amerika Birleşik Devletleri I. Dünya Savaşına niçin girdi Rus Devrimini yenilgiye uğratan sebepler nelerdi II. Dünya Savaşında Fransız halkı Nazi işgalini nasıl karşılamıştı ABD, Britanya İmparatorluğundan devraldığı sömürgeci mirasa nasıl yaklaştı Pearl Harbora giden süreçte ABD neden Japonyaya ambargo uyguladı Belçika Kongosundaki soykırımın sorumlusu burjuva medeniyeti miydi Köleliği İngilizler mi sona erdirdi Ruslar Hiroşimaya atom bombası atılmasına razı mıydı Vietnam Savaşı Amerikan halkına neyi gösterdi Sosyalizmde reform ümitleri Sovyetler Birliğinin hangi girişimiyle tamamen söndü ABD gücü Soğuk Savaş bitince nasıl genişledi Terörle mücadele yeni bir kavram mı Bush yönetimi niçin Irakı hedef aldı Önleyici savaş doktrini nedir Bölünmeyle oluşan devletler arasında din devletleri daha mı tehlikeli Pax Amerikana mı Kapitalizm kaç kez başarısız oldu Güney Amerikada neler oluyor

Oliver Stone soruyor, Tarık Ali yanıtlıyor. İki muhalif, Amerikan bayrağını bir dart tahtasının üzerine geçirip sallıyorlar oklarını. Hedef bir ülke değil elbette. Hedef, Birleşik Devletlerin II. Dünya Savaşından sonra kurduğu küresel imparatorluğun dünya coğrafyasındaki tarihsel seyri. Ve bu tarihin insanların yaşamlarını tümüyle değiştiren asla kaybolmayacak izleri.

Oliver Stone ve Tarık Ali, en uyarıcı ve radikal seslerimizden ikisi, tarih üzerine düşündürücü bir konuşma yapıyorlar, radikal toplumsal hareketlerimiz ve gerçek bir katılımcı demokrasi için son derece ihtiyaç duyduğumuz alternatif bakışları baskı altında tutan kemikleşmiş resmi hikâyeleri parçalıyorlar.

KATRINA VANDEN HEUVEL
The Nation Dergisi Editörü ve Yayıncısı

Tarih Üzerine Söyleşiyi okumak sürükleyici ve büyüleyici bir film gibi Bugün dünyayı anlamak istiyorsanız okunması gereken bir kitap.

MICHAEL RATNER
Center for Constitutional Rights Başkanı

Oliver Stone Birleşik Devletlerin ve imparatorluğunun 20. yüzyıldaki yükselişi ve düşüşü üzerine harika sorular soruyor ve Tarık Ali akıllıca cevaplar veriyor. Sonuç, kesinlikle ihtilaf çıkarıp tartışmayı canlandıracak kışkırtıcı bir kitap.
JON WIENER
Irvine California Üniversitesi
Tarih Profesörü

20 Ocak 2012 Cuma

ŞAH VE SULTAN


Tutku…
Güzellik…
Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.
Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim'i de Şah İsmail'i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.
Çaldıran...
Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.
Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?
Kızılbaşlık!
Sünnilik!
İktidar hırsı.
Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!
Korku? Ya o?
Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.
Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.
Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.
Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.
Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.
Ve işte bir kez daha aşk!
Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.
Şah ve Sultan…
Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.
Masal kadar gerçek.
Büyüleyici olduğu kadar umut verici.
Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.
İskender Pala'dan…

KUSMA KULÜBÜ


Hayatını "benimki mutsuzluğuma alışmak" diye tanımlayan Umut, onu dölyatağından cansız bir cenin gibi dışarıya atan İstanbul'da tutunma umudunu yitirdiği gece, matematik olimpiyatlarına katılmış bir kadınla karşılaşır. Nihan, zeki ve akıllı kişilerin oluşturduğu garip bir kulübün başkanıdır. Umut da bu kulübe katılır ve kendini birden magazin dünyasının içinde bulur. Ancak bu renkli dünyadaki serüven çok geçmeden hüzünlü bir yolculuğa dönüşecektir.

Umut süprizlerle dolu bu yolculukta, insanın "kendisine acımaktan vazgeçtiğinde başkalarına da acıyabileceğini" keşfedecek ve sonunda "acımayı bilen, insancıl bir Tanrı"nın hüküm sürdüğü yeni dünyaya ulaşarak kendisiyle ilgili o büyük gerçekle buluşacaktır...

Bir yanda magazin kraliçeleri, mankenler, sahtekar işadamları, kendine dokunulmaz bir konum belirleyerek ülkenin kaderinde rol oynamak isteyen medya, öbür yanda ise genç bir kadına aşık olan kaçık bir feylesof, keskin kulaklı bir Güneydoğu gazisi, açlık grevinde belleğini yitirmiş bir kız, polisin bir türlü körleştiremediği bir ama; "Kendi cennetini arayan düş kırgınları..." İkiye bölünmüş bir kentin, ikiye bölünmüş kahramanları...

Romanlarıyla kendine ait -'işte benim yazarım' diyen bir okur kitlesi yaratan usta yazar Mehmet Eroğlu, sekizinci romanı "Kusma Kulübü"nde "bu gezegenin üstündeki en tehlikeli hastalık, yok edilmeli" diye nitelediği zenginliği, yerleşik sistemi, medya ve magazin dünyasını kıyasıya eleştiriyor ve byu eleştirilerden yola çıkarak, insanı en çok insan kılan bir erdemi büyük bir ustalıkla çarpıcı bir edebiyat temasına dönüştürüyor...

19 Ocak 2012 Perşembe

İKİNCİ CAHİLLİKLER KİTABI


Tam da "Ne kadar çok şey biliyorum" diye hava atmanın sırası dediğiniz anda Cahillikler Kitabı'nın ekibi yine karşınızda. Hem de bir kamyon dolusu hata ve yanlış anlamayla beraber.
Karşınızda dünya kadar soru var. Muhtemelen hepsinin cevabını doğru bir şekilde verebileceğinizi sanıyorsunuz.
Tarih, bilim, spor, coğrafya, edebiyat, dilbilim, tıp, genel kültür... Hiç fark etmez. Doğru bildiğinizi sandığınız onca şeyin hâlâ yanlış olduğunu öğrendiğinizde şaşırıp kalacaksınız.
İKİNCİ CAHİLLİKLER KİTABI, bir şey bilmediğini düşünenler için harika bir kaynakken, her şeyi bildiğini sananları hayattan bezdirmek için ideal bir araç.

KIZIL DAMLA


Denise MacGregor, gölgelerde nelerin saklandığını çok iyi biliyordu çünkü bir insanın kaldırabileceğinden fazlasını yaşamıştı. Ayrıca en yakın arkadaşı Cat Crawfield da yarı vampirdi. Ailesinin geçmişi ise beklenmedik sırlarla doluydu ve bu yüzden Denisein hayatı karanlığa gömülmüştü. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, atan kalbi kendisini delicesine arzulayan bir ölümsüzün ellerindeydi. O ölümsüz, asırlardır dünya üzerinde yaşayan güçlü, yakışıklı ve gizemli vampir Spadedi... Şimdi Spadein görevi, tehlikedeki bu cazibeli kadını korumak. Hem de bu uğurda kendi türünü yok etmek zorunda kalsa bile! Denise, onun en derin açlığını körüklerken Spade, bu karşı konulmaz kadına sahip olma arzusuyla mücadele etmek zorunda.

SONSUZ KARANLIK


Chicagolu özel dedektif Kira Graceling, kulaklarını tıkayıp yürümeye devam etmeliydi. Fakat görev bilinci, şafak vakti bir depodan gelen acı inlemeleri duymazdan gelmesini engelledi. Kira aniden kendini, ancak en kötü kabuslarında görebileceği bir dünyanın içinde buldu. Bu dünyanın merkezinde de, hayattan artık hiçbir beklentisi olmayan, ölümsüzlerin nefes kesici efendisi Mencheres vardı. Kira ise hiç beklemediği bir anda ortaya çıkmıştı. Bu korkusuz, güzel insan, Mencheresi kurtarmak için ölüme meydan okuyacaktı. Mencheres, Kira için yanıp tutuşsa da, onu kendi dünyasında tutmak, Kiranın hayatını riske atmak anlamına gelecekti. Yine de her şeye rağmen, hayatının aşkını geri yollamaya gönlü elvermiyordu. Tehlike gittikçe yaklaşırken, Mencheres ya sevdiği kadını seçecekti, ya da kara büyüyle düşmanlarını yenmeye çalışırken son bir kez daha ölecekti..

VAMPİR GÜNLÜKLERİ :STEFAN GÜNLÜKLERİ VOL 1


L.J.Smith romanlarından ve Kevin Willamson & Julie Plec tarafından yaratılan TV dizisinden uyarlanmıştır.

Yıl 1864. Amerikan içsavaşı tüm hiddetiyle sürüyor. On yedi yaşındaki Stefan Salvatore'nin savaşı ise kendisiyle. Sevmediği biriyle nişanlıyken Katherine adında gizemli bir kıza aşık oluyor. Katherine, ışıl ışıl bukleleri ve haylaz bakışlarıyla nefes kesici ve baştan çıkarıcı bir kız.

Ama bir sırrı var.

O bir vampir.

Ünlü "Vampir Günlükleri" dizisinden ilham alınarak yaratılan "Stefan Günlükleri", Stefan, Damon ve Katherine arasında aslında neler yaşandığını "Vampir Günlükleri"ndeki efsanevi aşk üçgeninin nasıl doğduğunu günışığına çıkarıyor.

HAFTANIN ÖNERİLERİ

* İNCARCERON
   CATHERİNE FİSCHER

* DAL
   KOLLEKTİF

* KABİL
   JOSE SARAMAGO

* BOLO BOLO
   P.M

* ŞAHANE HATALAR
   HEİTHER MCELHATTON

* KUSMA KULÜBÜ
   MEHMET EROĞLU

* HERKES İÇİN İNGİLİZCE 
   MİCHELLE FİNLAY

* SON KUŞLAR
   SAİT FAİK ABASIYANIK

* ŞAH VE SULTAN
   İSKENDER PALA

* GÖLGE HIRSIZI
   MARCY LEVY
 
* DOĞDUĞUM YÜZYILA VEDA
   MURATHAN MUNGAN

* KEHRİBARDAKİ YUSUFÇUK
   DİANA GABALDON

* PERSEPOLİS
  MARJANE SATRAPİ

* SOLOMON KANE
   ROBERT E. HOWARD

DÜNYA YANARKEN İNKAR ETMEK İÇİN YAPABİLECEĞİMİZ 50 ŞEY
   DERRİCK JENSEN - STEPHAİNE MCMİLLAN

KEHRİBARDAKİ YUSUFÇUK


Yazın dünyasında artık bir klasik haline gelmiş Yabancı adlı
romanında Diana Gabaldon bizi unutulmaz iki karakterle
tanıştırmış -Claire Randall ve Jamie Fraser- ve iki yüzyıla
yayılan bu macera ve aşk hikayesiyle okuyucularına eşsiz
dakikalar yaşatmıştı. Şimdi Gabaldon Yabancı'nın devamı olan
canlı ve güçlü romanıyla okuyucularını tekrar bu olağanüstü
zaman ve mekânlara doğru bir yolculuğa çıkarıyor..

DOĞDUĞUM YÜZYILA VEDA


Bugüne dek yayımlanan şiir kitaplarımdan, temalarına göre yapılan bir derlemeyle, önümüzdeki yıllarda yayımlanacak olan şiirlerimin bir karması yer alıyor bu özel kitapta. Doğduğum yüzyıla şiirle veda ederken söylediklerimdir. 'Doğduğum Yüzyıla Veda', Murathan Mungan'ın bugüne kadar yayımlanmış 13 şiir kitabından, şiirlerin temalarına göre yapılmış bir derlemeyle, önümüzdeki yıllarda yayımlanacak olan kitaplarından seçilmiş bir karmadan oluşan özel bir kitap.

Şairin bu 14. şiir kitabı, bu kitap için düzenlenmiş 15 ayrı bölümden oluşmaktadır. Ayrı ayrı adlandırılmış her bölümün, kendi içinde farklı bir duygusu ve tema bütünlüğü olmasına özen gösterilmiştir. Şairin bütün şiirlerini kapsamayan bu kitap, 'Seçme Şiirler' ya da 'En İyileri' gibi bir amaç ve mantıkla düzenlenmemiş, yalnızca her bölümün kendi içindeki mantığına ve duygusuna göre seçilen şiirlere yer verilmiştir.

Doğduğu yüzyıla şiirle veda eden Murathan Mungan'ın bir şair olarak şiir serüvenini birlikte yeniden hatırlamayı amaçlayan kitapta, şairin 2000'den başlayarak yayımlanacak şiir kitaplarından da seçmelere yer verilerek, bu kitaba her iki yüzyıl arasında bağlayıcı bir nitelik verilmek istenmiştir.

Bir koleksiyon kitabı olarak düşünülmüş olan 'Doğduğum Yüzyıla Veda', yalnızca bir tek kez, tümü numaralanmış 10.000 adet olarak basılacak ve baskısı tekrarlanmayacaktır.

18 Ocak 2012 Çarşamba

GÖLGE HIRSIZI


Sen benim gölge hırsızımsın; nerede olursan ol, seni bulacağım."
Babası tarafından terk edilmiş, çocukluğu boyunca annesiyle birlikte sıradan bir kasabada yaşayan kahramanımızın özel bir yeteneği vardır: Peşine gölgeler takılır, ona hep bir şeyler fısıldar...
Yıllar geçmiş, bahçesindeki kestane ağaçlarının altında oturduğu okulunu, babasıyla annesinin birbirlerini sevdikleri zamandan kalma o soluk fotoğrafları ardında bırakarak yeni bir hayata başlamıştır. Ne var ki tekdüze hayatı ve bir türlü ismini koyamadığı ilişkisiyle içindeki özlemi dindirememekte, ona fısıldayıp duran gölgelerden bir türlü kurtulamamaktadır.
Bir kıyı kasabasına yolunun düştüğü bir gün, hüzün dolu geçmişinin, peşini bırakmayan gölgelerin sırrı yavaş yavaş çözülmeye başlar. Yıllar önce geldiği bu kumsalda, gölgelerinin birbirine karıştığı ilk aşkının izini bulacak ve onun peşine takılacaktır.
Belki de, bir sandığın içine sakladıkları o uçurtmayı yerinden çıkarmanın zamanı gelmiştir artık...
Gölge Hırsızı, ardımızda bırakamadığımız anları, anıları ve aşkları anlatıyor. Yani peşimize takılan, kurtulamadığımız gölgeleri...

SON KUŞLAR


"... Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi."
-Sait Faik Abasıyanık'ın "Son Kuşlar" adlı hikayesinden-

"Son devir hikayecileri içinde en çok beğendiğim bir genç yazardır. Türkçesi de çok mübalağalı değildi, tabii idi. Kendine has bir konuşması ve yazması vardı."
-Halide Edip Adıvar-

"Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar?" diyen büyük yazarın; ilk kez 1952'de yayımlanan hikaye kitabı Son Kuşlar yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı.

Mektuplar, manüskriler ve gün ışığına çıkmamış yepyeni metinler sırada...

HERKES İÇİN İNGİLİZCE


Dikkat! Ders kitabı değildir...
Herkes İngilizce konuşmak zorunda değil. Ama İngilizce bildiğini iddia edenlerin de bu bilgilerini kanıtlamaları gerekiyor. Nasıl mı? Tabii ki dilbilgisi hataları yapmayarak... Bir e-posta atmaları gerektiğinde, yurtdışına çıktıklarında ya da yolda bir turistle karşılaştıklarında dertlerini kızarıp bozarmadan anlatarak...
Bu kitap sana mükemmel bir İngilizce vaat etmiyor. Bunun yerine mükemmel İngilizce kullanımının püf noktalarını gösteriyor. Mizahla, illüstrasyonlarla, yararlı bilgilerle dolu ve hiçbir gereksiz bilgi içermeyen bu kitabı okuduğuna pişman olmayacaksın.
Bilgini gözden geçirmek ve yeni şeyler öğrenmek için bu kitap tam senlik...

BOLO BOLO


   Hümanist ve rasyonalist düşüncenin ifadesi olan ütopyalar, ideal toplum düzeninin ne olacağı arayışına hasredilmiş tasarılar olarak ortaya çıktılar. Eşitliğe, paylaşımcı bir ekonomik düzene dayalı komünal toplum tasarıları da ütopyaların önemli bir bölümünü oluşturur. Geleceğin toplumunun ideal bir ilk örneği olarak tasavvur edilen bu modernist tasarılarda, kültür ve dünya görüşlerinden doğan talep farklarını yok sayan, yaşamı tek bir akılcı perspektife göre önceden belirlemeye yönelik bir boyut bulunur. Foucault’nun, “ütopyaların teselli verdiği” ve “masalımsı, büyülü ve düz mekânlarda” tasavvur edildikleri için bir yerleri olmadığı (u-topos) belirlemesi, beraberinde “türdeş olmayan yer” anlamında ‘heterotopya’ kavramını getiriyor. Gerçek bir yere ait olmayan, geleceğe yerleştirilmiş ideal bir varış noktası olarak ütopyanın tek tip, homojen ve aşkın niteliğine karşın heterotopya, yaşadığımız toplumlar ve kültürlerin içinde var olan ve olabilecek sayısız alternatiflerin, yaşam, mekân ve örgütlenme biçimlerinin birbirlerini dışlamadan eş zamanlı şekilde var olabilen birlikteliğidir.

   bolo’bolo* ekolojik, özgürlükçü, komünal toplum tasarıları arasında ayrıksı bir yere sahip. Farkların birbirini yok etmeden bir arada var olabileceği bir çoğulculuk arayışı olan bolo’bolo’nun, bir heterotopya olduğunu söylemek daha uygun geliyor bana. İsmi p.m. olarak geçen yazarı, kimliğini ortaya koymaktan uzak durur. Bu “proje taslağı” ilk kez 1983 yılında İsviçre’de yayınlanmış ve sonra dünyanın birçok diline çevrilmiştir. Geçtiğimiz yaz Platform Sanat Galerisi’nde yer alan, aktivist sanatçı Oliver Ressler’in Alternatif Toplumlar / Alternatif Ekonomiler sergisinde, p.m. ile yapılmış bir video röportaj vardı. p.m. “Bu tuhaf gizli dili yaratma fikri, Avrupa solunun terminolojisi artık geçerli olmadığını için doğdu. .. bütün standart sol ifadeler kirlendi ve kullanılamaz hale geldi. Fakat, yine de bu kelimelerin temsil ettikleri oldukça iyi şeyler.” diyordu. Bu geleneksel kelimelerin yerine, devlet ve kapitalizm karşıtı sol düşünce, ekoloji, feminizm ve postmodernizm gibi kaynaklardan; beşeri bilimlerin sağladığı maddi bilgilerden birçok düşünceyi sentezliyor ve bunlardan elde ettiği kullanışlı düşünceleri, yalın bir ifadeye kavuşturacak hayali kelimeler icat ediyor. Kitap bu basit ve yeni sözcüklerin anlamlarının açıklandığı bir sözlük kurgusuna göre ilerliyor; sanki dünyayı değiştirmeye kelimelerimizden başlamamız gerektiğini söylercesine…

   bolo, büyük oranda kendine yeten komünist bir ekonomi, bireylerin özgürce var olabileceği, yönetime doğrudan katılabileceği bir özyönetim ve her biri kendine has kültürel özelliklerin serpilebileceği birer yaşam alanı. Ekonomiyi bütünüyle ekolojik hale gelerek, doğa ve kent yaşamı bölünmesini ortadan kaldıran bolo’lar, çalışmayı da ev ekonomisi içine dahil ederek -zira bolo bir yönüyle büyük bir evdir- iş ve özel hayat bölünmesini de aşmayı öneriyor. Kolektif bir ev olarak bolo, mekânın bütünüyle ihtiyaçlara göre esnek şekilde yeniden düzenlendiği bir ortakyaşama alanı. bolo’ların her biri, meşruiyetini önceden belirlenmiş evrensel demokrasi ilkelerinden değil, kendi kültüründen ve katılımcılarının üzerinde uzlaştığı örgütlenme seçiminden alıyor. Dolayısıyla kendi içinde otoriter mi, özgürlükçü mü, dinsel mi, ya da bir başka şey mi olacağına kendi karar veriyor. Bu yüzden her türlü birbiriyle uyuşmaz dünya görüşü ve kültür, farklı bolo’larda somutlaşabiliyor. İdeal komünist ya da demokratik toplumun nasıl olması gerektiği düşüncesinin doğurabileceği çıkmazların tuzağına düşmeyen p.m. hem bolo içinde bireylerin hem de bolo’ların arasında çatışmalar yaşanabileceği gerçeğini kabul ediyor. Bu tür çatışmalara hakemlik edecek bir üst merciinin olmadığı bu dünyada çatışmalar taraflar arasında kalıyor. Yazarın tüm çabası birbirinden faklı yaşam tarzı ve örgütlenme anlayışlarını, tek bir toplumsal örgütlenme mantığına göre yeniden üst-kodlayacak bir ekonomik ve siyasi yapılanmadan uzak durmak. Bu mantığın gereği olarak da herhangi bir yaşam biriminin başkaları üzerinde tahakküm kurmasını mümkün kılacak maddi araçların ortadan kaldırılması icap ediyor. Çünkü insanın özünde iyi olduğu fikrinin temelsizliği ön kabulünden hareket ediliyor. Başta gelen tahakküm araçları olarak devlet ve hukuk aygıtının, kapitalist üretim ve para ekonomisinin, ulusal sınırlar ve askeri örgütlenmelerin bulunmadığı, çok seçenekli bir toplumsal düzen olarak bolo’bolo kitapta özelikle gündelik hayatın çeşitli ayrıntılarıyla anlatılmış. Mekân düzenlemeleri, şehirler, yemek, tarım, enerji, su, sağlık, eğitim, iletişim, bilim gibi konular toplumsal örgütlenmenin ve ekonominin çeşitli boyutlarıyla hem bugünkü toplumlarımızın eleştirisi olarak hem de alternatifler olarak ele alınıyor. Bu kitabı en sıcak kılan yanlarından biri de insanın gündelik hayatında şimdiden anlamlı kılabileceği somut fikirler içermesi. Belki de şöyle demeli: yaşamak istediğimiz toplumu, şimdi ve burada var olan mekânları bozup yeniden kurarak, sistemin çatlakları arasında filizlendirmeli, uzak geleceğin düş dünyasında değil.

Özgürlükçü bir heterotopya

Kürşad Kızıltuğ




KABİL


José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.

Adem ile Havva'nın oğlu, kardeş katili, "sürgün ve gezgin" Kabil'le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit'in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru.

Suç, ceza, adalet, nefret, ihtiras gibi insana özgü kavramlar ile savaşlar, katliamlar, cinayetler, boyun eğmeler ve isyanlar gibi insana özgü eylemler arasında gidip gelirken, İbrahim'den Nuh'a, Adem ile Havva'dan Eyüb'e, Lilith'e kadar bütün kadim şahsiyetler de beklenmedik anlarda ve yerlerde karşımıza çıkıp insanlık panoramasını tamamlıyorlar.

Gerçeğin ironik, yalın ve dolaysız dilini kullanan Saramago bu son romanıyla bize tüm zamanların sorusunu miras bırakmış oluyor: İnsan türü evrendeki yerini ve varlığını hak etmiş midiR?

EST - Hayatınızı Değiştirecek 4 Gün


Zar Adam'ın Yazarından Sıradışı Bir Roman
 
"Sizin hayatlarınız yolunda gitmiyor. Hayat hakkında müthiş teorileriniz, çarpıcı fikirleriniz, zekice inanç sistemleriniz var. Hepiniz (her biriniz) hayatlarınızı idare etme konusunda çok mantıklısınız ve hayatlarınız yolunda gitmiyor. Sizler dallamasınız."
EST Eğitmeni

EST, birbirlerinden farklı birçok geleneksel dinin ve psikoterapik disiplinin en iyi tekniklerini kullanır. Amacı, iki hafta içinde insanlara yaşamlarını değiştirecek eşsiz bir deneyim kazandırmaktır.
Mezunların pek çoğu, deneyimledikleri her şeyin tüm sorumluluğunu üstlendiklerinde, "sorunlarının" uçup gitme eğiliminde olduğunu keşfetmiştir.
Bu seminere katılan binlerce kişi arasında Yoko Ono, Cher, Jeff Bridges, Joel Schumacher ve Diana Ross gibi ünlü isimler de yer almaktadır.

"EST, tüm zamanların en iyi kişisel gelişim romanıdır." Dr. Joe Vitale

17 Ocak 2012 Salı

ASKERİ OKUL SINAVLARINA HAZIRLIK



!!! AŞAĞIDA KAYDI BULUNMAYAN YAYINLARI SİPARİŞ İLE TEMİN EDEBİLİRİZ !!!
       Ayrıntılı bilgi için online kitap sor kısmından faydalanabilirsiniz!


* TEK AĞAÇ