6 Ocak 2012 Cuma

DAL




"...O DAL ki, 12 Eylül denen dönemin en “gerçek” yüzlerinden biridir. 12 Eylül bir darbe, karanlık ve vahşetse eğer, o karanlık ve vahşetin çırıl çıplak gerçeğidir DAL. “Günün her saati, gece gündüz işkence sesleri, feryatlar ve çığlıklar, işkencecilerin ağza alınmaz küfürlerinin hücre duvarlarında yankılandığı” yerdir.

İnsan olduklarını unutan bir kısım “insan”ın, insan olduklarını ve onurları olduğunu unutturmak için ırza geçtikleri; tırnak söktükleri; aç, susuz, uykusuz ayakta diktikleri; elektrik verdikleri; çarmıha gerdikleri; sigarayı ete basıp söndürdükleri; ters, düz Filistin askılarına astıkları; tırnak aralarına iğne batırdıkları; şişe, cop soktukları; hayaları sıkarak patlattıkları; itfaiye hortumuyla çıplak vücutlara soğuk, tazyikli su sıktıkları; ve bütün bunları kahkahalar eşliğinde zevk alarak yaptıkları yerdir DAL.

DAL’ın insanlarından söz edeceksek; “onlar”dan ve “biz”den konuşmak gerek. Biz ve onlar ayrımına hayatın her alanında şiddetle karşı olan ben, DAL’ın insanlarını anlatırken, “insan olduklarını unutanlara” onlar, insan oldukları unutturulmak istenenlere biz demekten kendimi alamıyorum.

“Çırılçıplak sandalyeye oturtuldum. Daha yeni askı ve elektrik verme işkencesinden indirilmiştim… Biraz dinleneceğimi umarken hayalarımda bir el hissettim. İşkenceci elleriyle hayalarımı yokluyor ve sanki uygun bir pozisyona sokmaya çalışıyordu. Yine elektrik bağlayacaklarını sandım. Fakat aniden kasıklarımdan başlayıp beynime kadar uzanan bir acı ile tüm vücudum sarsıldı ve refleks olarak öne doğru büzüldüm. Bu acı elektrik şokunun verdiği acıdan çok farklıydı. Sanki bir el hayalarımı değil de beynini sıkıyordu. Bir yandan hayalarımı sıkıyorlar, bir yandan da ‘hadım olacaksın oğlum, keçiliği bırak’ diye konuşuyorlardı… Ben çırpınıyor, işkenceciler gülerek saldırıyorlardı. Ta ki ağzımdan korkunç bir çığlık çıkana ve hayalarımdan biri patlayana kadar. Bayılmışım…”

Bir insanın bunları yaşayabileceğini biliyorum. Biliyorum; çünkü yaşadım. Ama bir “insan”ın bir başka insana, bırakın insanı, bir canlıya bunları nasıl olup da yaşatabildiğini bilemiyor, anlayamıyorum. Yaşandığına göre bunlar, yaşatanlar da vardı tabii. Biz onların nasıl yaratıklar olduklarını anlayamasak da, onlar vardı."

L. DOĞAN TILIÇ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder